Irkçı ve ayrımcı söylemlerin meşrulaştırılmasında, yaygınlaştırılmasında ve yeniden üretiminde medyanın rolü büyüktür (Van Dijk, 2019, s.268). Etnik olaylara karşı geliştirilen ideolojik bakış açısı kendiliğinden gelişmez ve kitle iletişim araçları, söylemlerin oluşmasında
belirleyicidir. Ayrıca azınlıklar ve göçmenler ana akım medyada kendilerine yasadışılık, suç,
saldırganlık ve şiddet gibi olaylarla yer bulurken, itibarlı haberler içinde daha az kullanılırlar. (Van Dijk, 1991, s.238; Van Dijk, 1999, s.268). Medyanın kitleleri etkilemesi, biz ve onlar
ayrımı net bir şekilde çizilerek derinleşmekte ve olumsuz nefret söyleminin oluşturulmasına neden olmaktadır. Bununla beraber, gelişen medya yöntemleri, dijital medyanın yoğun
olarak kullanılması nefret söyleminin de dönüşmesine neden olmaktadır. Bu durumda
söylemin bireyden bireye, bireyden kitleye dönüşerek yayılmasına şahit olmaktayız (Kuş,
2016, s.98).
Türkiye medyasının da özellikle “Suriyeli mülteci” sorununa önyargılarla yaklaştığı, provokatör ve doğru olmayan içeriklerle bir söylem geliştirdiği, kamuoyunu yönlendirme
ve etkilemeye yönelik aktör rolünü oynadığı gözlenmektedir. (Kolukırık, 2009, s.6-14).