Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Ahmed

Benim adım Ahmed. Irak’ta doğdum. Irak Devrimi’ne kadar güzel bir hayatım vardı. Devrimin olduğu zamanlar sadece 16 yaşındaydım. Bir dakika içinde hayatım değişti. Bir dakika içerisinde hayatımın değişeceğini kim bilebilirdi ki. Hayatım değişti çünkü babam Saddam için çalışıyordu. Bir zamanlar önünde saygıyla eğildikleri insana karşı bir anda düşman kesildiler ve bize karşı savaşmaya başladılar.  Öyle kötü günlerdi ki. 2006 yılında fidye alabilmek için, babama eziyet edebilmek için 3 gün boyunca rehin tutuldum. Babam artık iş bulamıyordu ve beni kurtarabilmek için ufak ufak tüm arkadaşlarından borç aldı. Eğer o parayı bulamasaydı beni kurtaramayacaktı, belki de hayatıma devam edemeyecektim.

2009 yılında liseden mezun oldum. Hayallerim vardı, parlak bir öğrenciydim. İşletme okudum üniversitede ve 2012 yılında Business College’dan mezun oldum. Devrimciler bana nefes aldırmıyordu. Irak’ta kalmak istiyordum ama daha fazla dayanamadım ve Irak’tan ayrılmak zorunda kaldım.

2014 yılının Ramazan ayında İstanbul’a gittim ve orada yaşamaya karar verdim. Buna karar verdim çünkü İstanbul benim gibi bir Sünni için yaşamak için rahattı. Vize nedeniyle çok fazla kalamadım ve Bağdat’a dönmek zorunda kaldım. 2015 yılında kardeşlerimle Bağdat’ta çalıştım. Bir süre her şey yolundaydı. Ancak devrimciler beni orada da buldular ve takip etmeye başladılar. Her fırsatta beni tehdit ediyorlardı. Türkiye’den 3 mühendisin kaçırıldığı zamanı hatırlıyor musun? İşte o kaçıranlar aynı zamanlarda beni de öldürmeye çalışmışlardı. Defalarca beni öldürmeyi denediler ama ölmedim. Üzerimdeki baskı çok fazlaydı ve artık dayanamadım. Evimi, ülkemi ve ailemi terk etmeye karar verdim.

Sonunda Amerika’ya öğrenci vizesi ile gittim. Ancak vize sürem 2 aydı ve 2 ay sonra hiç birşeyim olmadan, yasadışı kalmaya başladım. Bir zamanlar uzaktı belki bana ama artık bende mülteciydim. Türkiye’deyken her şey benim için daha kolaydı çünkü Türkler bana çok yardımsever ve kibar davranıyorlardı. Çok huzurluydu. Ama maalesef Amerika’da durum tam tersiydi. Özellikle ilk yılımda. İngilizce nasıl iletişim kuracağımı bilmiyordum, param, arkadaşlarım ya da bir ailem yoktu. Hiçbir şeyim yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sorularıma cevap veremiyordum. Bazen parklarda uyuyordum, bazen Iraklı arkadaşlarımla kalıyordum. Orada bir kuzenim vardı ama onu çok sık görmüyordum. Çok kötü işlerde çalışıyordum. İngilizce yok, para yok, iş yok, insan yok delirecek gibi oluyordum. Bir gün, bir arkadaşımda kalırken, arkadaşımın kız arkadaşı bana ücretsiz ders veren bir İngilizce okulu olduğunu söyledi. Vakit kaybetmeden gittim ve kaydımı yaptırdım. İngilizce öğrenmeye başladıktan sonra işler benim için çok daha kolay oldu. İyi bir iş buldum. Bir şoför oldum ve bir araba aldım. Gün geçtikçe arkadaşlarım da olmaya başladı.

2 yıldır Şikago’da yaşıyorum. Ben çocukken zengindik. İstediğimi alırdım ve ailem yanımdaydı. Evet, şimdi iyi bir hayatım var ama hiç de kolay olmadı. Ülkemi, arkadaşlarımı, ailemi özledim ve özlüyorum. En fazla da annemi! 

İnsanlara hiçbir şey yapmadım ben. Ama devrimciler beni defalarca öldürmeye çalıştı. Kaçırıldım… işkence gördüm… Onlara hiçbir şey yapmama rağmen. Saddam ülkemin başkanıydı ve insanlar onu seviyordu. Herkes ona saygı duyuyordu. Babam da sadece bir işçiydi. Herkesin saydığı ve sevdiği bir adamdı. Ben ise, sadece bir çocuktum. Hiç kimseye, hiçbir şey de yapmadım. Ama günün sonunda işkence gören, dünyanın bir ucuna kaçan da ben oldum. 5 senedir evden uzaktayım. Her gün her gece dua ediyorum, evime, tüm dünyalarımıza barış gelsin diye. Çünkü bu durumları kimsenin hak ettiğine inanmıyorum.