Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Doğru Suriye’ye! Gitmelerini İste(me)yenler!

Nezaket Olcaş

2011 yılından beri, Esad rejiminin Suriye’deki muhaliflere yönelik başlattığı yoğun baskı ve şiddet dolu çatışmalar, milyonlarca Suriyelinin ülke sınırlarını aşarak son yılların en büyük insani hareketliliğini tetikledi. Bu büyük insan dalgası, son yılların en geniş çaplı kitlesel göç olayı olarak öne çıksa da aslında göç, insanlık tarihi boyunca çatışma, şiddet, çevresel faktörler, açlık, etnik dini çatışmalar, insan hakki ihlalleri gibi nedenlere dayanarak var olan bir sosyal hareketlilik olgusudur ve hep var olmuştur.

Bu kitlesel göç hareketi, Türkiye, Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelerin insani yardım ve koruma sağlama çabaları, sığınmacılara açık kapı politikası ile barınma, gıda, sağlık hizmetleri ve eğitim imkânları sağlayarak karşılık buldu. Ancak, savaşın uzaması ve bu büyük sığınmacı akını, görülebilir şekilde komşu ülkelerin ekonomik ve sosyal sistemlerini ciddi şekilde etkiledi ve yeni zorluklar ortaya çıkardı. Bu zorluklar elbette ki Türkiye’yi de etkilemiştir. Resmi verilere göre 2022 yılının şubat ayında, yaklaşık 3 milyon 745 bin Suriyeli geçici koruma statüsü ile Türkiye’de ikamet etmektedir.

Suriye’deki insani krize, kendi siyasi, toplumsal yapısına, insan haklarına, hukuka uygun hoşgörü ile çözüm bulmaya çalışan Türkiye gibi ülkelerde Jeff Crisp`in ifade ettiği gibi finansal kısıtlılıklar nedeniyle uluslararası toplumdan daha fazla destek talep ettiler. Taleplerine yeterli cevap bulamayan ülkeler, sonrasında ise sosyo-ekonomik zorluklarla başa çıkabilmek için Suriyeli sığınmacıların güvenli bölgelere gönüllü olarak geri dönmesini teşvik etmeye başladılar. 2014 yılından itibaren sığınmacılara maddi ve manevi destek sağlanarak, çeşitli teşvik politikaları ve projeler hayata geçirilmiştir. 2019 yılından itibaren ise geri dönüş politikası ivme kazanarak güvenli bölgelerde evler yaparak güvenli geri dönüş sağlanmaya çalışılmaktadır. Ne var ki, Suriye’de yaşanan karmaşa, can güvenliği kaygısı, rejimin zorunlu askerlik uygulamaları, temel yaşam kaynaklarına erişim zorluğu, kadınların karşılaştığı sorunlar ve psikolojik travmalar nedeniyle BMMYK’nin üç kalıcı çözüm den biri olan gönüllü geri dönüş istenilen seviyede gerçekleşememektedir. Suriyeli sığınmacıların (zorunlu) geri dönüşün gerçekten sacayağını oluşturan sığınmacı ve yerel toplumlar tarafından karşılığı nedir? Bu sorunun cevabını bulabilmek için hem sığınmacıların hem de onları misafir eden toplumların bakış açılarını anlamak gerekir.

Akademik çalışmanın pilot çalışmasını yapmak üzere Yalova ve İstanbul merkezli yapmış olduğum gözlem ve görüşmelerde kesimlerin farklı tutumlar sergilediğini gözlemledim. Bu durumu “destekleyen” ve Suriyelilere baskı yapan, onları toplumdan dışlayan politikacılar Suriyelileri bu ülkede bir yük olarak görmekte, artan kira fiyatlarının ve iş piyasasındaki ekonomik zorlukların nedeni olarak suçlanmaktadır. Fakat bu suçlayıcı iddialar Baumanin Kapımızdaki Yabancılar kitabında belirttiği gibi ana akim medyanın oluşturduğu oluşturduğu önyargılardan beslendiği bilinen bir gerçektir. Daha güvenli bölgelere gitme umuduyla Akdeniz ve Ege de teknelerde boğulan çocukları, aşırı kalabalık, bakımsız çamur içerisinde ki çadır kamp alanlarındaki trajedileri görmemizi engelleyerek, televizyon haberleri, gazete başlıkları, bazı politik konuşmalar, sosyal medyadaki yazılanlar kamusal kaygı ve korku yaratacak şekilde düzenlenerek bu gerçeklikleri gizlenmektedir.

Suriyelilerin ülkeden gitmesini isterken, diğer tarafta Suriyelileri ucuz işgücü olarak değerlendiren ve bunu onlara bir ödülmüş gibi sunan ve onları istihdam etmeye devam etmek isteyen işverenler, bir de yaşanmayacak durumda olan mekânları “ev” olarak yüksek fiyatlara kiralayan ev sahipleri de onların kalmasını istemektedir. Görüşmelerde mültecilerin, çağrı merkezi görevlisi, satış pazarlama uzmanı, garson, iklimlendirme ustası birçok sektör ve iş kolunda çalışmaktadır ve genel olarak daha düşük ücret ve daha uzun çalışma sürelerine maruz bırakıldıklarını, emeklerinin maddi ve manevi bir değeri olmadıklarını belirtmektedirler. Zor yaşam şartları basta olmak üzere eğitim düzeyi, is deneyimi gibi etkenler bu şartlarda çalışmayı kabul etmek zorunda olduklarını başka bir ihtimalin olmadığını belirtmektedirler.

Gönüllü geri dönüş hakkında fikirlerini beyan eden katılımcılar bazı aile üyelerinin (genellikle yaşlı aile büyükleri) Suriye’de yaşamına devam ettiklerini ve yasam için gelir elde imkânının olmadığını, insani yardımlarla gün geçirdiklerini, temel insani ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmadığını belirtmektedir. Gönüllü geri dönüş için azami güvenli yaşam koşulları, eğitim ve istihdam imkânları sunulmalıdır. Geri dönüşüm su an için mümkün olmadığını göz önünde bulundurursak medya ve siyasetin sığınmacılara yönelik önyargı ve düşmanlığı körükleyen söylemlerden kaçınmak, toplumsal dayanışma ve hoşgörüyü arttırıcı mesajlar vererek hem sığınmacıların hem de ev sahibi toplumun refahı artırılabileceği unutulmamalıdır.

Suriyelilerin bir çözüm olarak Suriye’ye dönmelerini zorunlu olarak istemek onları toplumdan dışlayarak veya onları sömürerek gerçekleşmesini beklemek toplumsal realiteden uzak davranmaktır. Onları itibarsızlaştırmak, bölünmeyi seçmek yerine kaynaşmayı seçerek onlara ahlaki sorumlulukları da hatırlatarak bu daha önce bu topluma dâhil olmuş birçok ulus gibi onları toplumsal uyum için gerekli şartlar yerine getirilerek entegrasyonlarını sağlamalıyız. Her zaman olabilecek en insani yolu tercih etmek insan haklarına ve hukuka ve bizim tarihi gerçekliğine uygun olacaktır. Çünkü Suriye’deki insani “yaşam” koşulları henüz sağlanamadığı ve uzun sure daha sağlanamadığı gerçeğini görmezden gelerek en arzu edilen bir çözüm olan geri dönüşü tercih etmemiz gerektiği anlamına gelmez.

Zorunlu göçe maruz kalmış insanlar için geçerli olan yerel entegrasyon, üçüncü ülkeye yerleştirme gibi kalıcı çözümlerinden biri olan gönüllü geri dönüş, temel hak olan yaşama hakkını güvenli, gönüllü ve sürdürülebilir bir şekilde sağlayıp hayata geçirmek için çoklu aktörlerin birlikte çalışması ve işbirliği mekanizmaları tüm tedbirleri alarak süreci yöntemleri büyük önem taşımaktadır. Aksi halde zorla geri gönderilmeleri, insani kriz yaşanmaya devam edecektir ve toplum olarak gözümüzün önünde yaşanan felakete bahsimizi cevirmiş olacağız. Unutmamak gerekir ki mülteci karşıtı söylem ve eylemlerin hedef kitlesi bu savaştan etkilenmiş masum insanlar değil, bu savaşa neden olup, savaştan kazanım elde etmekte olan olmalıdır.

 

 

KAYNAKÇA

Bauman, Zygmunt. (2018). Kapımızdaki Yabancılar, (Çev. Emre Barca), İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Mencutek Sahin, Zeynep(2019)  “Encouraging Syrian return: Turkey’s fragmented approach” https://www.fmreview.org/return/sahinmencutek

Cohen, R. ve Van Hear, N. (2020). Refugia: Radical Solutions to Mass Displacement. Routledge.