Günümüzde ulus devletlerin yabancıların sınırlarından girişi ve sınırları içinde kalışının kontrolünü sağlamak için aldıkları gayretli ve çoğu zaman saldırgan tedbirlere rağmen, yasadışı yollarla göç eden insan sayısı her yıl çarpıcı şekilde yükselmektedir. Ekonomik, sosyal ve politik nedenler çerçevesinde yaşanan bu büyük çaplı insan hareketliliği, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında hızını giderek arttırmıştır. Bu sürecin başlangıcını oluşturan temel etken, Avrupa ülkelerinin savaş sonrası yeniden yapılanmayı karşılamak için diğer ülkelerden yaptıkları emek transferidir. Ancak 1970’lerde yaşanan petrol krizi ve küresel ekonomik durgunluk, misafir işçi programlarının durdurulmasına ve göç politikalarını zorlaştırmaya yönelik kararlar alınmasına neden olmuştur. 1980’lere gelindiğindeyse göç ve vatandaşlık yasaları daha da zorlu bir hal almıştır. Yaşanan bu gelişmeler neticesinde uluslararası göç eğilimleri 1980’lerden sonra kimlik değiştirerek düzensiz göçün artmasına katkıda bulunmuştur. Zira uygulanan sert göç politikaları, daha iyi yaşam koşulları arayışı içinde olan potansiyel göçmenlerin hareketini engellemekten ziyade düzensiz göç yollarını cazip hale getirmiştir. Ortaya çıkan bu yeni göç eğilimleri düzensiz göç olarak ifade edilmekle birlikte; kaynak, hedef ve transit ülkenin düzenleyici normları dışında gerçekleşen hareketlerdir. Ayrıca bu dönemde göç eden düzensiz göçmenler içerisine genel yapıdan farklı olarak çatışma ve şiddetten kaçan sığınmacı ve mültecilerin de dahil olduğu görülür.
Bu süreçte gelişmiş ekonomik ve yaşam koşulları, tarihsel bağlar ve menşe ülkelere olan yakınlıkları nedeniyle Avrupa ülkeleri, göçmenler için başlıca çekim alanı olma özelliğini korumuştur. Avrupa ülkelerine sınır komşusu olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de bu göç akışlarından etkilenmektedir. Menşe ve hedef ülkeler arasında kavşak konumunda olan Türkiye’de 1980’lere kadar uluslararası göç nispeten yavaş ve komşu bölgelerde yaşayan etnik Türklerin ülkeye kabulünü kapsar. 1980’lerden itibarense komşu ülkelerdeki ekonomik, sosyal ve siyasi karışıklıklar başta olmak üzere çeşitli nedenlerle Türkiye’ye ve ülke üzerinden gelişmiş Batı ülkelerine yönelik eşi benzeri görülmemiş bir göç dalgası ortaya çıkmıştır. Bu süreçte Türkiye hem hedef hem kaynak hem de transit ülke konumuna gelmiştir.
Türkiye’ye yönelik uluslararası göç hareketleri (düzenli ve düzensiz göçlerin tamamı) ve göçmen türleri menşe ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmişlik seviyesi, göçmenlerin yasal durumu ve göçün türüne göre değerlendirildiğinde üçe ayrılır. Buna göre gerekli yasal çalışma ve oturma iznini alarak ülkeye giriş çıkış yapan göçmen iş gücü ilk grubu oluşturur. Bu göçmenler ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerin vatandaşlığına sahiptirler. Yasal gereklilikleri yerine getirmeden çalışma piyasasına katılan düzensiz göçmen iş gücü grubu ikinci gruptur. Üçüncü grup, ülkelerindeki olumsuzluklardan kaçarak Türkiye’ye gelen ve uluslararası korumaya gereksinim duyan sığınmacı ve mültecilerden oluşur. Ancak bu sınıflandırmadaki grupları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak oldukça zordur. Nitekim düzensiz göç hareketi sınırlar arasındaki geçişin yasal olmayan yöntemlerle sağlanmasıyla gerçekleşebileceği gibi yasal yollarla ülkeye girdikten sonra o ülkede kalış hakkını devam ettirecek yasal haklara sahip olunmaması veya kalış amacı dışında bir faaliyet gerçekleştirilmesi sonucunda da ortaya çıkabilir. Turist vizesiyle ülkeye girdikten sonra bir işte çalışmaya başlayan ve vize bittiği halde ülkeden ayrılmayan göçmenler olabildiği gibi yasadışı yollarla ülkeye giren düzensiz göçmenlerin aynı zamanda iltica başvurusunda bulundukları da görülebilmektedir. Bu sebeplerle düzensiz göçmenler ile sığınmacı, mülteci ve ekonomik göçmeni birbirinden ayırt etmek oldukça güçtür.
Türkiye’de bulunan düzensiz göçmenler ise amaçlarına göre üçe ayrılır. Bunlar (i) başta Avrupa olmak üzere batıdaki gelişmiş ülkelere ulaşmak için Türkiye’yi transit bir ülke olarak kullanmak niyetinde olan düzensiz göçmenler, (ii) geçerli belgeleri olmadan Türkiye’de yaşamak ve çalışmak için gelen düzensiz göçmenler ve son olarak (iii) uluslararası koruma başvurusunda bulunmuş olup talepleri reddedilmiş ancak ülkeden ayrılmayan sığınmacılardır. Bu anlamda Türkiye’nin düzensiz göçmenlerin bir kısmı için transit, bir kısmı için de hedef ülke olduğu görülmektedir.
Türkiye’de yakalanan yasadışı göçmenlere ilişkin rakamlardan 2020 yılının başlarına kadar düzensiz göçün önemli bir ivme kazandığı, 2020 itibariyle yeniden bir azalma yaşandığı izlenir. Son beş yılda yakalanan düzensiz göçmenlerin menşe ülkelerine göre dağılımına bakıldığındaysa ilk sıralarda Afganistan, Suriye, Filistin, Türkmenistan, Fas, Özbekistan, Irak, Yemen, İran ve Pakistan bulunur. Menşe ülkelerde yaşanan iç karışıklıklar, siyasi çatışmalar ve ekonomik belirsizliklere göre ülkelerde yaşanan göç akışının boyutu ve yönü değişebilmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin aldığı düzensiz göçün boyutu ve yönünde de dalgalanmalar ve yer yer değişimler meydana gelebilmektedir.
Şekil 1. Yıllara göre yakalanan düzensiz göçmen sayısı (Kaynak: T.C. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, 2023).
Düzensiz göçmenlerin Türkiye’ye giriş, ülke içerisinde ulaşım–konaklama ve çıkış noktalarında uyguladıkları eylemlere bakıldığında; yasadışı girişlerin ağırlıklı olarak doğu ve güney sınırından, çıkışların ise batı bölgelerinden gerçekleştiği görülmektedir. Öncelikle sahte belgelerle veya araçlar içerisine gizlenerek ya da denetimi zor dağlık sınır bölgelerinden yürüyerek Türkiye’ye giriş yapılır. Ardından araçlar içerisinde açıkça ya da gizlenerek ülke içerisinde İstanbul, İzmir gibi batı illerine gelinir. Sonrasında ya sahte belgeler yardımıyla kara veya hava sınır kapılarından çıkmakta ya da yaya olarak Batı ve Trakya sahillerinden tekne ve botlar yardımıyla Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, Romanya ve diğer Avrupa ülkelerine geçiş yapılmaktadır. Türkiye üzerinden gerçekleşen doğu-batı yönlü bu akışta, Türkiye’nin rolü önemlidir.
Şekil 2. Asya ülkelerinden Avrupa’ya yönelen mülteci akımı rotaları (Kaynak: ARINÇ, 2018)
Dünyada yasadışı göçler yoğunlukla kara ve deniz yolu üzerinden yapılmaktadır. ABD-Meksika sınırı, düzensiz göçlerde karayolunun kullanıldığı en yoğun hattır. Hava yolu ise alınan güvenlik tedbirleri bakımından diğer yollara göre güvenlik kontrolünün daha yoğun olması sebebiyle yasadışı göçlerde çok fazla tercih edilmez. Avrupa’ya geçişlerde kara yolu tercih edildiğinde Türkiye-Yunanistan güzergâhı, göçmen kaçakçıları tarafından sıklıkla kullanılır. Düzensiz göçler açısından Türkiye’nin önemi de burada ortaya çıkar. Nitekim özellikle Ortadoğu ve Orta Asya’dan gelen düzensiz göçmenler tarafından bu güzergâh yoğun olarak kullanılır. Türkiye ve Yunanistan arasında deniz mesafesinin İtalya ile Kuzey Afrika kıyıları arasından daha kısa olması nedeniyle bu rota düzensiz göçlerde en yoğun olarak tercih edilen ikinci yoldur.
Hedef, kaynak ve transit göç açısından düzensiz göçlerin üç ayağını da yoğun bir şekilde deneyimleyen Türkiye, sahip olduğu kara ve deniz sınırlarının uzunluğu ve alanın zorlu topografik koşulları nedeniyle denetimde zorluk yaşamış ve yakın döneme kadar koordineli ve istikrarlı göç politikaları ortaya koyamamıştır. Komşu bölgelerde yaşanan ekonomik ve siyasi çalkantılar, Türkiye’de kaçak göçmen, sığınmacı, mülteciler ile yasal yollarla ülkeye gelen göçmenleri de kapsayacak bir şekilde karmaşık bir göç rejimi oluşturmuştur. Ancak son dönemlerde güvenlik algısı ve değişen uluslararası konjonktürün etkisiyle Türkiye düzensiz göçmenlere yönelik sıkı bir denetim sürecine girmiştir. Sahada kolluk kuvvetleri tarafından göçmen kaçakçılarına yapılan operasyonlar ve alınan sıkı önlemler neticesinde düzensiz göçmenler artık yeni göç rotası arayışına girmişlerdir. Bu durumun devam etmesi, Türkiye’nin düzensiz göçlere yönelik uyguladığı politikanın kararlı ve tutarlı olarak devamlılığına ve bölgedeki ekonomik ve siyasal yapıya bağlıdır. Bu anlamda Suriye ya da Afganistan vakalarında olduğu gibi yaşanacak ani ve yoğun göç akışlarına yönelik yapılacak hazırlıklar büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
AKÇADAĞ, E. (2012). Yasa Dışı Göç ve Türkiye. Araştırma Raporu. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi. İstanbul.
ARINÇ, K. (2018). Doğu sınırlarından Türkiye’ye yaya mülteci akını ve ortaya çıkan sorunlar. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22(3), 1467-1485.
IOM. (2008). Migration İn Turkey: A Country Profile, Erişim adresi: http://www.turkey.iom.int/documents/migration_profile_turkey.
İÇDUYGU, A.ve AKSEL, D. B. (2012). Türkiye’de Düzensiz Göç. Araştırma Raporu. Uluslararası Göç Örgütü Türkiye. Ankara.
KAYA, A. (2015). Farklı Göç Türlerini Yaşayan Ülke: Türkiye. Südaş İ. ve Körükmez L. (Der.) Göçler Ülkesi içinde (s.15-26). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
MANNAERT, C. (2003). Irregular migration and asylum in Turkey. UNHCR Evaluation and Policy Analysis Unit. Erişim adresi: https://www.unhcr.org/sites/default/files/legacy-pdf/3ebf5c054.pdf
RİTTERSBERGER-TILIÇ, H. (2015). ‘Managing’Irregular Labor Migrants in Turkey. Göç Araştırmaları Dergisi, 1(1), 80-107.
T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI GÖÇ İDARESİ BAŞKANLIĞI, (2023), https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler
YİĞİTTEPE, L., ve ÇAYKARA, Y. H. (2019). Göç ve Göçmen Kaçakçılığı Suçları: Türkiye ve İtalya Örneği. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi, 22(1), 83-92.