Savaşlar, iklim krizinin tetiklediği aşırı hava olayları ve ekonomik kırılganlıklar günümüz dünyasında küresel istikrarı tehdit eden ve sıkça tartışılan başlıca dışsal etkenler arasında yer almaktadır. Ancak göç ve gıda güvenliği de bu gelişmeler kadar önemli bir dış etken olmasına rağmen çoğu zaman aynı düzeyde ilgi ve aciliyet görmemektedir. Oysa bu iki olgu hem insani hem de siyasal düzeyde küresel güvenliği, toplumsal istikrarı ve sürdürülebilir kalkınmayı doğrudan şekillendiren kırılganlık alanlarını ifade etmektedir. Kaynakların giderek azaldığı, çoklu krizlerin birbirini tetiklediği ve nüfusun iklim değişikliğinin yol açtığı büyük ölçekli sorunlara yeterince hazırlıklı olmadığı günümüzde, gıda krizi ve göç, olası sonuçlar arasında öncelikli olarak öne çıkmakta ve en kritik küresel meseleler arasında yer almaktadır.
Bir yanda iklim değişikliği, siyasi çatışmalar ve ekonomik krizler gibi zorlayıcı koşullar insanları doğdukları topraklardan kopmaya zorlarken; diğer yanda iklim değişimi, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine doğrudan meydan okumaktadır. Bu süreçte gıda güvenliğinin her geçen gün daha kırılgan hale geldiği, bireyler başta olmak üzere tüm canlıların yeterli, sağlıklı ve erişilebilir gıdaya sürekli ulaşmasının giderek zorlaştığı görülmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde 2 numaralı hedefi “Açlığa Son” doğrudan gıda güvenliğini konu edinirken, 15 numaralı “Karasal Yaşam” ve 6 numaralı “Temiz Su ve Sanitasyon” gibi hedefler de gıda güvenliği ile yakından ilişkilidir. Gıdayı güvenli ve sağlıklı bir biçimde sağlayacak doğal kaynakların riske girmesi, insanları zorunlu göçe sürükleyen başlıca nedenlerden biri haline gelmektedir. Dolayısıyla göç ve gıda güvenliği bazı koşullarda iç içe geçen, bazı koşullarda ise birbirini doğrudan tetikleyen süreçler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin göç eden topluluklar, yeni yerleşim alanlarında ekonomik, sosyal ve hukuki dezavantajlarla karşılaşmaktadır. Gelir kaybı, işsizlik, barınma sorunları ve sosyal yardımlara erişimdeki kısıtlar, ilk aşamada göçmenlerin gıda güvencesizliğini artıran başlıca faktörlerdir. Mülteci kampları veya geçici yerleşim alanlarında ise sınırlı gıda çeşitliliği ve kalitesi ile altyapı yetersizlikleri, gıda hijyeni sorunlarını beraberinde getirebilir. Öte yandan, özellikle tarımda uzmanlaşmış göçmenlerin bilgi ve becerileri, yeni yerleşim alanlarında tarımsal üretimi destekleyebilir; ailelerine transfer edecekleri döviz gıda erişimini güçlendirebilir ve yerel ekonomilere canlılık katabilir. Örneğin, Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin bazı bölgelerdeki tarımsal üretime katkısı ve ailelerine yaptıkları düzenli para transferleri, hem yerel gıda arzına destek olmuş hem sınır ötesinde göçmenlerin ailelerinin gıda güvenliğini artırmıştır.
Göç hareketliliğinin tarımsal üretime katkısıyla birlikte küresel iklim değişikliği, göç ve gıda güvenliği arasındaki bağı en görünür kılan faktörlerden biridir. Kuraklık, çölleşme ve seller tarımsal üretim kapasitesini düşürmekte, kırsal nüfusu göçe zorlamaktadır. Bu noktada Guardian Gazetesi’nin haberine göre, küresel sıcaklıkta her 1 derecelik artış yaklaşık 1 milyar insanı göçe zorlama potansiyeli taşımaktadır. Bunun yanı sıra, 2024 yılında dünya nehir havzalarının yalnızca üçte birinde normal koşullar gözlemlenebilmiştir. Bu, su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından ciddi bir uyarıdır. Avrupa özelinde ise her gün 600 futbol sahası büyüklüğünde tarım ve doğal alan kaybedilmektedir. Bu verilere göre, iklim krizi sadece çevresel değil, sosyoekonomik bir tehdit niteliğindedir. Böylesi büyük kayıplar, göç dalgalarını tetikleyerek gıda talebini yoğunlaştıracak, mevcut arzı daha kırılgan hale getirecek ve yeni krizlerin önünü açacaktır.
Son yıllarda Somali’de yaşanan kuraklık milyonlarca insanı yerinden etmiş ve ciddi açlık krizlerine yol açmıştır. Etiyopya’nın Tigray bölgesinde siyasi çatışmalar gıda üretimini felç ederek hem iç göçü hem çocuk açlığını artırmıştır. Latin Amerika’da düzensiz göç yollarında, özellikle Darién Gap geçişinde göçmenler temel gıdaya erişememekte ve insani krizler derinleşmektedir. Bu örnekler, göç ve gıda güvenliği sorunlarının sadece belirli bölgelerle sınırlı olmadığını, küresel ölçekte birbirine eklemlendiğini göstermektedir.
Kuraklık tarımsal üretimi etkileyen bir diğer unsur olarak ortaya çıkmış hem gıda arzını daraltmış hem temel gıda fiyatlarını yükseltmiştir. Bu durum, kırılgan toplulukları göçe zorlamaktadır. Benzer şekilde, Güney Asya’da Hindistan ve Bangladeş’in bazı bölgelerinde aşırı sıcaklar ve düzensiz yağışlar, tarım alanlarının verimliliğini düşürmüş ve iç göç akımlarını tetiklemiştir.
Göç ve gıda güvenliği arasındaki kırılgan ilişkinin etkili bir şekilde yönetilebilmesi, kapsamlı ve bütüncül politikalara duyulan ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, göçmen nüfusun gıda erişiminin eşit ve adil bir biçimde sağlanması; sosyal yardım ve destek mekanizmalarının kapsayıcı ve erişilebilir olacak şekilde tasarlanması büyük önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra, tarımsal üretimde iklim değişikliğine uyum sağlayacak stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir tarım uygulamaları, kuraklığa dayanıklı ürünlerin kullanımı, etkin su yönetimi ve gıda tedarik zincirlerinin altyapısal güçlendirilmesi, bu stratejilerin temel bileşenleri olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, göçün uzun vadeli ve sürekli bir olgu olduğu göz önüne alındığında, uluslararası düzeyde iş birliği mekanizmalarının ve finansman araçlarının güçlendirilmesi de kritik bir gereklilik olarak değerlendirilmektedir.
Göç ve gıda güvenliği arasındaki ilişki, iklim değişikliği ve çatışmalarla birlikte giderek daha karmaşık hale gelmektedir. Her 1 derecelik sıcaklık artışının milyarlarca insanı yerinden edebileceği öngörüsü, yakın geleceğin ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır. Buna ek olarak, dünya genelinde nehir havzalarının yalnızca üçte birinde normal koşulların yaşanması ve Avrupa’nın her gün 600 futbol sahası büyüklüğünde doğa ve tarım alanının kaybedilmesi, geleceğin göç ve gıda krizlerini şimdiden işaret etmektedir. Dolayısıyla gıda güvenliği politikaları yalnızca tarımsal üretime odaklanmamalı, aynı zamanda göç olgusunu ve iklim değişikliğini göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır.
Kaynakça
United Nations Türkiye. 2025. “Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Çalışmalarımız.” United Nations Türkiye. Erişim 4 Ekim 2025. https://turkiye.un.org/tr/sdgs.
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD). 2025. “Türkiye’de Katılımcı Demokrasinin Güçlendirilmesi: Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi Projesi.” CEİD – Haberler. “Kurak topraklar bir ulus ötede sıcak kuraklığa yol açabilir.” 10 Ekim 2025. Erişim 15 Ekim 2025.
Sarkar, S. K., S. Das, R. R. Rudra, ve diğerleri. 2024. “Identification of Drought Vulnerability Zones in Bangladesh.” Scientific Reports 14: 25564. https://doi.org/10.1038/s41598-024-75690-w.
Carrington, Damian. 2023. “Global Heating Will Push Billions Outside ‘Human Climate Niche.’” The Guardian, 22 Mayıs. Erişim 15 Ekim 2025.
UNICEF. 2021. “Etiyopya’nın Tigray Bölgesindeki Çatışmalar Kıtlık Tehdidini Arttırırken En Az 33.000 Çocuk Ölüm Riski Altında – UNICEF Genel Direktörü Henrietta Fore’nin Açıklaması.” 14 Haziran 2021. Erişim 15 Ekim 2025. https://www.unicef.org/.

