Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

GÖÇMEN ÇOCUKLARIN AKRAN ZORBALIĞINA MARUZ KALIŞI

Göç, insanlık tarihi boyunca var olmuş bir olgudur. Çeşitli sebeplerle insanlar yaşadığı yerden gönüllü ya da zorunlu, kısa veya uzun süreli olarak ayrılmış, başka yerlere gitmiş, yer değiştirmiştir. Türkiye 3,5 milyonu geçen mülteci sayısı ile en fazla mülteci barındıran ülkeler arasındadır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 21 Ekim 2021 tarihinde yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı 3.723.674’tür. Bu sayının 1 milyon 764 bin 863’ünü (%47,4) 0-18 yaş arası çocuklar oluşturuyor.

Göç eden çocukların özel hakları Çocuk Hakları Sözleşmesinin 22. maddesinde yer almakla birlikte; Çocuk Hakları Sözleşmesinin genel ilkelerde ve hak gruplarında vurgusundan yola çıkılarak; göç eden çocukların haklarına dair bir yaklaşım geliştirildiğinde göz önünde bulundurulması gereken haklar bulunmaktadır. Bunlar: “Çocuğun yüksek yararı ilkesi”, “Çocuğun hayatta kalma, güvenlik ve gelişme hakkı”, “Çocukların her türlü istismar, şiddet, ihmal ve sömürüden korunma hakkı” ve “Ayrım yapmama, çocuğun görüşlerini serbestçe açıklama ve katılım hakkı” olarak ele alınabilir. Çocuklar, göç hareketinin en dezavantajlı grupları arasındadır. Göç sırasında ve sonrasında refakatli veya refakatsiz bir çok çocuk eğitim yetersizliği, akran zorbalığı, çocuk işçiliği, erken yaşta evlilik ve korunma ihtiyacı gibi çeşitli sorunlarla baş etmek zorunda kalmaktadır.

Akran zorbalığı yeni bir sorunmuş gibi görünebilir fakat son zamanlarda hakkında yapılan araştırmaların artmasıyla birlikte önem kazanmıştır. Akran zorbalığı; çocuk ve ergenle aynı yaş grubunda olan kişi veya kişilerin birbirlerine veya tek bir kişiye karşı fiziksel, sözel ve davranışsal olarak örseleyici, zarar verici davranışlarda bulunması olarak tanımlanabilir. Artan göç hareketiyle birlikte farklı boyutlarıyla ele alınan bir kavram olmuştur. Yabancı düşmanlığının çocuklar arasındaki yansıması olarak ele alınabilen bu kavram için temel olan farklı olmaktır. Dil, ten rengi, fiziki görünüş, etnik köken akran zorbalığına maruz kalınması için yeterli sebeplerdir.

Zorbalık bireysel ya da grup halinde, oyun, eğlence gibi başlar ve giderek şiddetini artırabilir. Zorbalık olabilmesi için tekrar etmesi ve süreklilik kazanması gerekir. Zorbalığa uğrayan mülteci çocuklar değersiz ve kabul edilmez olduklarını düşünerek kendilerini çevrelerinden soyutlamaktadır. Zorbalığa maruz kalan göçmen çocuk, okulunda devamsızlık yapmaya başlayabilir. Eğitimlerini yarıda bırakabilir ya da okulda sürekli tedirgin hissettiği için öğrenmede zorluk yaşayabilir. Sonuçta sosyal çevreden uzaklaşabilmektedir.

Yapılan bazı araştırmalarda akran zorbalığı yaşayan çocukların depresyon, anksiyete gibi psikolojik problemler yaşadıkları, intihar eğilimlerinin yüksek ve benlik saygılarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, göç eden çocuklar açısından kayıp nesillerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca çevreye uyum ve toplumla bütünleşme bağlamında başka problemlere de (Çocuk işçiliği, suça sürüklenme, çeteleşme, insan ticareti mağduru olma, madde bağımlısı olma, organ kaçakçılığı kurbanı olma, ihmal-istismar, çocuk yaşta evlilikler, akran zorbalığı gibi) yol açabilmektedir.

Ne yapılabilir?

Okul, mülteci çocuklarla içinde yaşamaya başladıkları yeni toplum arasında bir köprü görevi görür. Çocuklara geldikleri kültürü tanıtan, yeni toplumsal yaşama adapte olmalarını sağlayan, akademik becerilerini geliştiren, sosyal beceriler kazandıran ve sosyal duygusal gelişime katkıda bulunan yegane kurum, okuldur.

Akran zorbalığının oluşmasında ön yargıların büyük rolü vardır. Nefret söylemleri, medyanın ve yerelde oluşan dilin etkisi de akran zorbalığına sebep olan tutum ve davranışları artırmaktadır.

Ebeveynlerin göçmen çocuk ve ailelerine karşı tutum ve davranışları çocuklarını etkilemektedir. Eğitimcilerin tutum ve davranışlarının da akran zorbalığını tetikleyebildiği öngörülebilir. Bu durumda yerel halkın ve dolayısıyla ebeveynlerin ve eğitmenlerin öncelikle doğru bilgilendirilmesi gerekir. Kayıp ve travma yaşayan çocukların eğitim hayatında başarılı olmaları için gerekli psikolojik desteğin sağlanması gerekmektedir. Bu sebeple okul yöneticileri, öğretmenler, aileler bu konuda bilinçlendirilmelidir.

Mülteci çocuklar, okullarda karşılaştıkları her türlü zorbalık ve ayrımcılıkla mücadele etmelidir. Sınıflarında Suriyeli çocuklar olan öğretmenlere, toplumsal uyumla ilgili sorunları nasıl çözecekleri ve sıkıntı çekmekte olan çocukların eğitimini nasıl destekleyeceklerine dair özel eğitim verilmesi, bu problemlerin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Zira yapılan bazı çalışmalarda bu konularda öğretmenlere verilen eğitimin olumlu çıktıları olduğu görülmektedir.

Kaynakça

Altındaş,M.E.(2018). DKAB Öğretmenlerine Göre Suriyeli Çocukların Devlet Okullarında Karşılaştıkları Sorunlar (Nitel Bir Araştırma).

Gümüş, C. (2016). Akran Zorbalığı Nedir?http://pisikonet.com/Yazilarimiz-akran-zorbaligi-nedir?-244.html Erişim Tarihi: 25.10.2021

https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/

Kaya, M. (2020). Mülteci ve Göçmen Çocukların Karşılaştığı Sosyal Sorunlar, Uyum ve Entegrasyon. Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, 2020.

Köroğlu, S. (2020). Akran Zorbalığının Mülteci Çocuklar Üzerindeki Etkisi, https://multeciler.org.tr/akran-zorbaliginin-multeci-cocuklar-uzerindeki-etkisi/ Erişim tarihi: 25.10.2021

Odman, T. (2008). Çocuk hakları bağlamında çocuk mülteciler.  Mersin: Çağ Üniversitesi

Schachner, M. K. (2017). Fromequalityandinclusiontoculturalpluralism– evolutionandeffects of culturaldiversityperspectives in schools. EuropeanJournal of DevelopmentalPsychology, 1- 17.