Gönülsüz Köktendinci – Mohsin Hamid
Şubat, 2021
Yaşanılan mahallenin sunuları hayatın her renkten şekillenmesinde büyük etkiye sahiptir. Günlük hayat pratiklerine sinen tüm bu renklerden ayrılıp bambaşka mahallelere göçmek beraberinde korkunç büyük bir belirsizlik ve “ayrıksılık” getirir. Hem kapağında hem de sunuşunda Elif Şafak’ın yorumlarını konuk eden Cengiz’in hikâyesini, Elif Nuran Özgün’ün sunuşa oldukça hâkim moderatörlüğünde anlatan Gönülsüz Köktendinci’de adım adım bu ayrıksılıktan sıyrılma çabaları göz önüne serilmiştir. Mohsin Hamid patikasının ibresiyle oynayıp başka türlü otolizi bu hikâyeyle mümkün kılıyor.
Kitabın ilk satırlarında okuyucu bir restorana konuk edilip, bezenmiş bir akışla sayfaların arasına sert diyalogları sızdırılarak arka planda sürekli olacak şekilde okuyucunun konuk olma hâli devam ettirilmiş. Kitapta çok sesli şekilde tipolojisinden çok tavrı yüzünden apaçık şekilde Amerikalı biri ve “sonradan” Amerika’ya gelmiş birinin gündelik hayattaki olası rastlantısını görmek mümkün. Garsondaki “sonradanlık” hissi o denli can yakıcı bir düzeydedirki adeta müşterinin ayaklarına kapanmaktadır. Sakallarından korkmamasını söyleyip, içten içe kendini var ettiği her tutumdan dolayı büyük bir mahkeme salonunda olduğunun farkındadır. Yargıç da sanık da avukat da tüm tavırlarıyla karşısındaki Amerikalıdır. Ardından Amerika’ya Pakistan’dan göçen dahil olduğu her çemberde ‘köşede’ kalan Cengiz’in esas hikâyesine geçiş yapılmıştır. Cengiz, Princeton’dan prestijli bir danışmanlık şirketine genç yaşta özenilesi bir kariyer yoluyla personasını yükseltip çıkmazlarla yoğuran biridir.
Princeton’ı bitiriyor, prestijli bir danışmanlık şirketine çokça filtreden geçip kabul alıyor ve çokça çalışıyor. Cengiz her kariyer basamağında çevresinde daha da saydamlaşıyor. Hatta belki bir ‘Amerikalı’ için bile çok başarılı işlere imza atıyor. Bu durum insan ilişkilerinin artmasıyla diyalogların özelleşmesini doğurmuştur. Cengiz’in ikili ilişkileri beklenmedik sıcak – soğuk tavırlarla kördüğüm olurken; Erica’sının ailesine memleketinden göğsüne tutturduğu bir kılıkla adeta tüm algılara meydan okuyarak konuk edilmiştir. Öğle arasında arkadaşıyla kahvesini yudumlar, doğduğu yerden gelen bir taksi şoförüyle rastlaşır ve yadırgınır ardından benzeşik rastlantılar giderek artar ama Cengiz kendini nerede konumlandırır?
Tanık olunan tüm bu cümbüşte kesinliklerden söz edebilmek oldukça zor. Hikâyede insanın kimliğini/aidiyetliğini inşa ederken ne gibi normları bünyesine katmayı tercih ettiğini ve statü endişesiyle kendini toplumda konuşlandırmaya çalışma çabasını görmek mümkün. Arka planda ise bu seyre ilginç ilişkiler konu edilmiştir.
Cengiz, 11 Eylül sokaklarında aşk sarhoşluğuyla Erica’sı kolunda suni hiyerarşinin çıktısıyla ait olmadığını bildiği Manhattan’da bir sergiden bir diğerine uzanıp adım adım çehresinin sarmaşıklarından uzaklaşmıştır. Cengiz’in kabileden biri olabilmek için New York’ta oturup sarmaşıklarını sivriltmesi yeterli değil midir? Erica’ya olan tutkusu Erica özelinde mi yoksa özendiği yerde onlardan biri olabilmek için bir basamak mıdır? İkilemlerle dolu bir göç hikâyesine Cengiz’in kendi ağzından konuk olurken, olaylar karmaşıklaştıkça Cengiz’in tüm yönüyle kabul edilme arzusu hakikatin ne olduğu konusunda bile şüpheye düşmesine neden olmaktadır. Eser, insanı bu büyük ikilemin eşiğinde sallandırmaktadır.
Enteresan gelişmelerden biri Cengiz’in gençken 11 Eylül olayları sonrası “öz”üne dönüşüdür. Tüm çıkmazlarıyla silikleştiği Lahor’a uğramıştır Cengiz. Burada da aynalardan kaçmayı görev edinmiştir. Oysaki burası doğup büyüdüğü yer idi! Peki, yirmilerindeki genç delikanlımız eski yastığından memnun kalmış mıdır? Kim/lik arafın içinde rafa kalkınca inisiyatif aldığı sanılan gerçekler dahi imzadan noksandır.
Başarılı genç adam iş seyahatleriyle her geçen gün bir koltuktan diğerine atlamıştır. Sırtını sıvazlayan başka Cengizler ona destek olmayı ihmal etmemiştir. Cengiz’in sıkı çalışma disiplini onu ödüllendirirken bir yandan da kalbindeki Erica’sıyla boğuşmuştur. Sarmaşıkları onu soru yağmuru ve yargılamalarla adeta bezdirmiştir. Erica ile dününe takılmıştır oysaki Cengiz hep bugünüyle Erica’sının yanında var olmak istemiştir. Cengiz’in sahiden dilediği Erica mıdır? Aşkın ideali dahi kimliksizlik engelini aşamamıştır. Amerika’nın Cengiz’e vereceği bir şey kalmayınca kalbindeki vuslat beklentisiyle dolu mektuplarını alıp Lahor’a dönerek şansını ‘öz’ünde denemiş, üniversitede hoca olup kalan yaşantısının gidişatını Lahor’dan yana kullanmıştır.
Doğup büyüdüğü yer bi’noktada arka cepteki buruşuk kağıt parçasından hallice olmuştur. Satırları okunaklı olmasa da o kağıt hep arkada bi’yere sıkışık vaziyette ve bi’gün açılmayı beklemektedir.
Buse Doğan Tarafından Hazırlanmıştır.