BASIN BİLDİRİSİ
Son günlerde, ülkemizde yaşayan mültecilerle ilgili haberler medyayı ve ülke gündemini oldukça meşgul etmektedir. Kimileri provokatif eylemlere hizmet eden ve kasıtlı oluşturulmuş; kimileri ise bir o kadar gerçek ve endişe verici görüntüler, haberler paylaşılmakta ve bütün bu süreç Türkiye halkının zihninde birçok soru işaretine yol açmaktadır. Epic Migrations olarak sürece şahit olmakta, doğru politikalar ve gerçekçi çözüm önerileri için çalıştığımızı bildirmekteyiz.
Geldiğimiz noktada; durumun mülteci dostu olmak ya da olmamanın çok ötesinde, yeni ve farklı boyutlarda konumlandığı görülmektedir. Haklı endişelerin yanı sıra, toplumda var olan sosyal sorunların yegâne kaynak olarak ülkemizde yaşayan mültecilere indirgenmesi, ancak kişilerin içindeki öfkeyi yönlendirebilecekleri bir kesim bulmalarını sağlamaktadır. Türkiye’nin geçmişten gelen yapısal sorunları, mevcut ekonomik güçlükler ve hukuki yaptırımların yetersizliği söyleminden dolayı kendini güvende hissetmeyen öfkeli kalabalıklar, öfkelerinin ve suçlamalarının tamamiyle mültecilere yönelmesine zemin hazırlayan popülist siyasi söylemler ve komplo teorileri üzerinden yürütülen propagandalar yolu ile mültecileri olası bir pogrom tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Ülkemizde ortaya çıkan bu olumsuz durumları bütünlüklü bir algı ile ele almak yerine mevcut politikalara nazaran fazlasıyla cılız bir güruha indirgemek, var olan sorunları çözmekten ziyade yeni sosyal sorunlar doğurmaktadır. Bu noktada kişilerin söylemleri ve eylemleri özelinde gerçekleştirilmesi gereken, mültecilere atfedilen bu sorunun kaynaklarına ve asıl sorumlularına ilişkin bir sorgulamadır.
Ayrıca ülke içerisindeki yabancıların karıştıkları suç olaylarının, tıpkı toplumun değer bireylerinde olduğu gibi Suçun bireyselliği kapsamında ele alınması, hem hukuki açıdan hem de sağduyulu bir toplumsal tepki açısından doğru ve önemlidir. Ülkemizde yaşayan aynı ırklara mensup, masum ve ahlaklı insanlara karşı nefret zincirinin büyümesi, Türkiye halkının değil karmaşa ve kara propaganda yolu ile yol almaya çalışan politik güruhun lehine olacak bir hamledir. 10 Ağustos 2021 tarihinde Altındağ’da gerçekleşen olayda yüzlerce kişi, mahallelerinde Suriyelilere ait ev ve işyerlerine saldırdı, ateşe verdi. Bu olayların benzerlerinin yaşanması, olası bir pogrom tehlikesi gibi durumlar, nerede konumlandığı fark etmeksizin Türkiye halkının canını yakacaktır. Halk olarak karşısında durulması gerektiğine inandığımız şey budur.
Gelinen noktada adalet, hak, hukuk gibi insani ilkelere odaklanılması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle duruma insan hakları çerçevesinden yaklaşılması gerekmektedir. Akademik araştırmalara konu olmuş olan sosyal medya üzerinden yürütülen manipülasyonlar hala kolaylıkla siyasi ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar tarafından kullanılan bir silahtır. Küreselleşen dünyada insanlar sosyalizasyon süreçlerini aile, akraba, arkadaş ve okul çevresinden aldıklarından daha çok sosyal medyadan almaktadır. Burada, kargaşa ve kaos hallerinden beslenmekte olan birtakım siyasi kişilerin sosyal medyayı yönlendirme şekilleri ve bir korku propagandası şeklinde Türkiye halkının öfke ve nefret ile birbirlerine zarar vermelerini kendi siyasi çıkarları uğruna kullandıklarının farkında ve karşısında olunmalıdır. Zira olası bir tehlike durumunda zarar gören herhangi bir siyasi kişilik yahut parti değil bizzat Türkiye halkının kendisi olacaktır.
Mevcut sosyal sorunların bedelinin, tek bir kesim olarak sığınmacılara ödetilmesini kesinlikle doğru bulmuyor, yerel halkın endişelerini anlıyor ve var olan politikaların iyileştirilerek ancak çözüme kavuşulabileceğini savunuyoruz. Türkiye halkının bir parçası olarak, halkın kendisi uğruna nefret zincirini kırmak için çalıştığımızı belirtmekten onur duyuyoruz.