Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

TÜRKİYE’DE VE AVRUPA’DA GÖÇMENLERİN EĞİTİM HAKKI MESELESİ

 *BUĞRAHAN HIDIROĞLU

Göç hareketleri Ortadoğu’daki savaşlar neticesinde günden güne artmaktadır. İç karışıklıklar ve çeşitli sebeplerle ülkelerine dönemeyen bu kişilerin, bulundukları ülkelerden kendi ülkelerine dönme imkânı söz konusu olmayabilir. Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumunda bulunan Türkiye, gözde bir transit geçiş noktası olduğu kadar yerleşim alanı olarak hedeflenen bir ülkedir. Durum bu şekilde iken göçün ilk yıllarında ortaya çıkan güvenlik, barınma sorunları, sonraki yıllarda yerini çocuk işçiliğinin artması ve eğitimsiz nesillerin ortaya çıkması gibi olumsuz durumlara bırakmaktadır. Mevcut sorunlar, nüfusun ağırlıkla gençlerden oluşması, göç eden kişilerin entegrasyonunun sağlanması gibi hususlar, eğitimin önemli bir faktör olduğuna işaret etmektedir. 

Eğitim faaliyetleri kişinin gelişimini etkileyerek, toplumların gelişmesine doğrudan katkıda bulunur. Bu ve buna benzer sebeplerden kaynaklı olarak eğitim hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesince koruma altına alınmıştır.  

 Tezcan’a (2000) göre, çocukların zorunlu eğitim çağı içinde yabancı ülkelere gitmeleri, kendi dillerini yeterince öğrenememelerine ve ana dillerinde eğitimlerinin yarım kalmasına yol açmıştır. Bu durum her iki dili de yeterince öğrenememelerine ve okulda başarısız duruma düşmelerine neden olmuştur. 

    Mültecilere sunulan eğitim hizmetleriyle ilgili en güncel ve kapsamlı çalışma olan proje, Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT), Avrupa Birliği’nin MEB’e sağladığı 300 milyon avroluk doğrudan hibe ile yürütülmektedir. Buna rağmen Türkiye çok sık göç alan bir ülke olmasına rağmen göç politikaları geliştirmekte ve uygulamakta yetersiz kalmaktadır. Ülke çapında göçmenlere verilecek eğitimle ilgili hiçbir yönlendirme veya koşul içerikli bir yönerge de bulunmamaktadır. Okullar göçmen eğitimi için hazırlanmamış ve öğretmenlere göçmen çocuklara verecekleri eğitimde; kültürlerarası eğitime yönelik vatandaşlık, insan hakları, göçmenlere karşı ayrımcılık vb. konularda hiçbir rehberlik de yapılmamıştır. Topçuoğlu göçmen çocukların profilini incelemiş ve göçmen çocuklarla ilgili gerekli istatistiki verilerin bulunmadığına dikkat çekerek, göçmen çocukların eğitime katılımının yeniden düzenlenmesini, göçmen kız çocuklarının eğitime katılımının sağlanmasına ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmasını ve eğitimcilerin hizmet içi eğitim almasını önermektedir. Öğretmenler ise şu anki durumda, göçmen öğrencilerin sınıf denkliğinin yapılmamasından dolayı hazır bulunma düzeylerine uygun sınıflarda olmadıklarını, akademik başarı gösteremediklerini, diğer öğrencilerle uyum sorunu yaşadıklarını ve göçmen ailelerin çocukların eğitimine gerekli önemi vermediklerini düşünmektedirler.

     Avrupa’daki düzenlemelere baktığımızda karşımıza daha sağlıklı bir tablo çıktığını söylemek mümkündür. Avrupa’nın en çok göç alan ülkelerinden biri olan Almanya’ya baktığımız zaman “Willkommensklassen” olarak adlandırılan ve Türkçeye “hoş geldin sınıfları” olarak tercüme edilen, ilk ve ortaöğretim düzeyinde kurulan sınıflarda yoğun dil desteği sağlandığı görülebilir. Ayrıca okulların ilave personel ve ders ihtiyacının karşılanması için finansal destekler verilmektedir. “Göç geçmişli Çocuklar ve Gençler için Destek” programı farklı okul seviyeleri ve ebeveynler arasındaki işbirliğini güçlendirmek adına başlatılmıştır. 

Avusturya’da göçmen çocuklar için eğitim politikalarının uygulandığı dört ana alan vardır: Dil öğrenimi, eşit fırsatlar, öğretim desteği ve ebeveyn katılımı. Eğitim hizmetlerine erişim konusunda, yerli ve göçmen çocuklar için yasal taban aynıdır. Ancak yeni gelen bir göçmen çocuğun eğitim dilinde yeterli bilgiye sahip olmaması (Almanca) normal program dışındaki dil destek sınıflarına katılmasını gerektirmektedir. Fransa’da yerel eğitim birimlerinde (Rectorats), yeni gelen öğrencilerin okula erişiminden sorumlu bir bölüm vardır. Bu bölümlere CASNAV adı verilmektedir. Bu bölümün amacı çocukların eğitimini yerel düzeyde koordine etmek, öğretmen yetiştirme çalışmalarını yapmak, eğitim müfredatını hazırlamak, farklı kurumlarla eşgüdümlü çalışmak ve göçmen çocukların gelişi üzerine veri toplamaktır.

Sonuç olarak ülkemizde ciddi bir mevzuat boşluğu bulunduğu gözlenmektedir. Gelecek nesillerin hayata katılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Avrupa ülkelerinin ilgili düzenlemeleri dikkate alınarak ülkemizde de benzer çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizde bulunan mültecilerin entegrasyonunun sağlanması zaruridir. 

 

KAYNAKÇA

  1. Ereş, F. (2015). Türkiye’de Göçmen Eğitimi Sorunsalı ve Göçmen Eğitiminde Farklılığın Yönetimi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, 17-30. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/253863
  2. İşigüzel, B. ve Baldık, Y. (2019). Göçmen Toplulukların Eğitim Sistemine Katılımı Sürecinde Uygulanan Eğitim ve Dil Politikalarının İncelenmesi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 9(2), 487-503 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/910457